Diasporanın İnkişafı (Güçlenmesi) Bizim Gibi Ülkelerin İşine Gelmez!
Neden?
Bu fikri seslendirmek için Diasporamızın tarihini, gidişatını iyi bilmek veya iyi analiz etmek gerekir.
Bizim gibi Ülkeler derken tabi ki, ilk etapta Türkiye ve Azerbaycan’ı dikkate alıyorum.
Bakın Türkiye’nin Diaspora hareketinin Başlama tarihi ikinci Dünya harbi sonrasına dayanır. Türkiye ikinci Dünya harbi sonrası adeta dağılan ve çok ciddi ekonomik bunalım yaşayan Avrupa’ya işçi gücü göndermesi ile başalar. Türkiye 50 li, yılların sonu 60 lı, yılların Başından itibaren Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu işçi ihtiyacını karşılamak amacı ile kendi eliyle (Devlet programı çerçevesin de) binlerce vatandaşını iş gücü amaçlı Merkez Avrupa’nın, birçok ülkesin e, göndermeye başlar (Almanya, Hollanda, Belçika ve Fransa ağırlıkta olmak üzere) Ancak Maalesef gönderdiği bu vatandaşlarının ülke ile ilişkide kalması, organize olması, eğitime tabi tutulması, örgütlenmesi, teşkilatlanması, vs… İle ilgilenmez, yıllarca Vatandaşlar kendi imkanları ile bu ülkelerde yaşamaya çalışırlar, entegre olamazlar, dil öğrenemezler, vs…, Vatandaşların ise tek yapabildikleri ufak mescitler yaparak bu mescitlerin ve ibadethanelerin çatısı altında toplanmaya başlarlar, bu getto anlayışına sebep yaratmasından dolayı entegrasyonda yine problemler yaşarlar, ne hikmetse bu getto halinde yaşamak, entegrasyon sorunu ve din faktörünün gittikçe güçlenmesi Avrupa’nın da işine gelir.
Gelin burada bir parantez açalım ’’Mesela Avrupa da bir sokakta aynı işten ( Bakkal, manav, kasap, resto vs…) ikisini üçünü yapamazken, izne tabiyken, Avrupa’nın bir çok ülkesinde aynı sokakta veya semtte, birden çok ibadet hanenin açılmasını göz yummuştu Avrupa!
Bunun sebebi ise, Avrupa da yaşayan Türklerin entegre (Uyum sağlamasına) olmasına engel yaratmak düşüncesinin olduğu gerçeğini göz ardı etmememiz gerekir.
Ancak Avrupa da, yaşayan Türklerin ikinci ve üçüncü nesil çocukları bu tabuları yıkamayı başarmıştır ve şu an Avrupa’nın, bir çok ülkesinde Türklerin ikinci ve üçüncü nesi çocukları Avrupa’da, önemli görevlerde bulunmaktalar ve bu tabi ki, gurur verici bir tablo, ancak onların da Türkiye ile ilişkileri yok derecede zayıf ve faydasızdır.
Peki Türkiye şu anda bu gücü kullana biliyor mu? Tabi ki, hayır çünkü onlar Türkiye’nin bu günkü durumundan çok öndeler ve onları bugünün şartlarında idare etmek, örgütlemek, teşkilatlandırıp Türkiye ye, fayda sağlamasını temin etmek, önceki devre göre üç-beş kes daha zordur.
Bu İnsanlar günümüzde kendi vatanları bildikleri Türkiye’yi, eleştirir ve yargılar duruma gelmişlerdir.
Türkiye ise, onların bu durumundan endişe eder bir duruma gelmiştir ve onların şu an örgütlenmesi Türkiye’nin günümüzdeki durumunda hiç te arzu edilen bir durum değildir!
Ne yazık ki, Aynı durum Azerbaycan için de geçerlidir ve kardeş ülke Büyük Kardeşiyle aynı kaderi paylaşmak ve yaşamak zorundadır.
Azerbaycan’ın Diasporası Türkiye’den farklı olarak 90 yılların başından başlar, aslın da, Tarihte bir kez yaşanmıştır bu olay ( 1918 yılında kurulan ilk Türk cumhuriyeti olarak kayıta geçen ve 2 yıl ömrü olan bu Azerbaycan cumhuriyetinin kurucularından bir çoğu, Sovyet istilası sonrasın da, kardeş ülke Türkiye ye, sığınarak burada mücadelelerine devam etmişlerdir ve bu da Diasporanın ilk temel Taşlarını oluşturacaktır)
1990 yılının ilk dönemlerinde başlayan ve 1992 yılında ikinci kez ilan edilen Azerbaycan’ın da resmi Diaspora hareketi bu yıllardan başlamıştır, ancak ikinci dünya muharebesinden sonra Avrupa ya çıkan Güney Azerbaycan (İran) Türkleri ve Türkiye’nin Naxçivan sınırında bulunan Iğdır bölgesinden
(bu bölgede yaşayan Türklerin çoğunluğu Revan ( İrevan- Erevan) şu anki Ermenistan dan göz eden Azerbaycan Türkleri, 1960 yıllardan Avrupa ya çıkarak bu Diasporanın temel taşlarını koymuşlardı.
Maalesef Azerbaycan’da, Türkiye ile aynı kaderi paylaşarak veya aynı yolu izleyerek 1990 yılından ülkeyi terk edip Dünyanın çeşitli bölgelerine giden kendi vatandaşlarına veya Başka ülkenin sınırları içinde yaşayan, kendi vatandaşlarını uzun yıllar örgütleyememiş. Ta 1992 yılında ülkede kaos hareketinin başlamasından ve Haydar Aliyev in, Azerbaycan Cumhurbaşkanı olduğu tarihe kadar, 1993 yılında Azerbaycan cumhurbaşkanı olan Haydar Aliyev, ülkesi adına çıktığı tüm yurt dışı seyahtlerde Azerbaycan Türkleriyle görüşmeye ve onların sorunlarını dinlemeye özel önem vermiş ve bu toplanan bilgiler doğrultusunda 2001 yılında 23 Mayıs günü Dünya Azerbaycanlıları 1.ci kurultayını yapma kararı alıp, 36 ülkeden çok sayıda Azerbaycan Diaspora temsilcisini Bakü’ye davet etmiş ve bu davet sonrasın da, 2002 yılında bir kararname ile 5 Temmuzda Yurt dışında yaşayan Azerbaycanlılar Devlet komitesi kurma kararı verilmişti!
Peki bugünden sonra ne oldu? 2002 yılında kurulan bu Bakanlığın çok kısa zamanda başka güçlerin etkisine girerek bu örgütlenme önünde tekrar ciddi sorunlar yaratmış ve bir çok şaibeli durumlar gözlendiği için, bu komitenin başındaki şahıs Cumhur Başkanı ilham Aliyev tarafından görevden alınmış, (Bu arada 2008 yılında bu bakanlığın adında da değişiklik yapılma kararı alınmış ve 2008 yılı 19 Kasım da, bu komitenin adı; Diasporla iş üzere Devlet komitesi Adı kullanılmaya başlanmış.
Buda, bir çare oluşturmayınca, ciddi bir değişikliğe gidilerek 2019 yılında komite yapısında değişikliğe gidilerek, komite Başkanı değiştirilmişti.
2019 yılın da yeni gelen Başkan’da, yine çok kısa sürede tekrar başka güçlerin kontrolüne geçmiş ve bir asırlık Diaspora hareketinin temel taşlarıyla oynamış, birçok güçlü teşkilatın kapanmasına, küstürülmesine, sebep olmuş, kendine veya kendi devrine, kendi emmelerine uygun kişiler ve teşkilatlar yaratmaya başlanmış ve bu da Diasporanın parçalanmasına sebep olmuştur.
Bu olayların tümü işte yazının başlığın da olan sözün ciddi ciddi düşünülmesine ve bu işe hayatının tümünü adamış bizim gibi Diaspora temsilcilerinin Tarihi bir görev üstlenip bunun analizini yapma mecburiyetin de bırakılmıştır.
Diasporanın İnkişafı (Güçlenmesi) Bizim Gibi Ülkelerin İşine Gelmez! Evet Neden? Bu iki kardeş ülkenin Diaspora Tarihi neden hüsran, parçalanma, ihanetle doluydu?
Neden bazı güçler bu iki kardeş ülke Diasporasının birlikte çalışması engelliyordu?
Neden yeni gelen siyasi yapı, eskiden yapılan çalışmaları siliyordu?
Dünya da, çok sayıda devlet bu güçlerini (Diaspora) çok düzgün, planlı, organizeli, kullanıyorken, biz bu gücümüzü neden sürekli sekteye uğramasına olanak sağlıyorduk?
En önemlisi bu gücümüzü neden bir türlü LOBİ hareketine dönüştüremiyorduk?
İşte cevap aranması gereken sorular bunlar;
Bu iki kardeş ülkenin Diaspora Tarihi neden hüsran, parçalanma, ihanetle doluydu?
Bu iki ülkenin Diasporası birçok ülkenin tazyik altında kalmaya mahkûm bir şekil almıştır, bunlar Yakın çevrede İsrail, İran, Rusya olarak düşüne biliriz, Ayrıca Amerika ve Fransa’yı da unutmamak gerekir.
Sanırım bunları açıp anlatmaya gerek yok ve hepimiz bu ülkelerin neden bu iki Kardeş ülkenin içişlerine müdahale ettiğini çok iyi biliyoruz.
Neden bazı güçler bu iki kardeş ülke Diasporasının birlikte çalışması engelliyordu?
Yukardaki soruda bunların hangi ülkeler olabileceğine değindik. Peki sebep neydi?
İran olarak Düşünürsek sebebi çok net, yani kendi sınırları içinde yaşayan 35 milyonu aşkın Türkün ayaklanma riskini taşıyordu, bu diasporanın güçlü olması, Dünyanın bu çoğunluğun problemlerine (dil, eğitim ve özgürlük) odaklanmasına sebep olacaktı, buda İran sınırları içinde bulunan Güney Azerbaycan Hareketinin ciddi boyutlara ulaşması demekti ve İran’ın hiç arzu etmediği bir konuydu.
Rusya ya gelince, 70 yıl esaret de yaşattığı Azerbaycan’ın Avrupa ya ve Dünya ya entegrasyonunu arzulamıyordu ve buna bir şekilde şimdilik de olsa engel yaratması en uygun politikaydı, Türk ve Azerbaycan Diasporasının birlikte hareket etmesi, bu politikanın sonu demek olacaktı.
İsrail ve Amerika’ya gelince onların maddi kaygıları vardı ve sömürmeye çalıştıkları bir ülkenin Diasporasının güçlenmesi onların da işine gelmeyecekti.
Fransa ise, hem ciddi çıkarları (petrol ve sanayi sahasında) olan, hem de iç işlerine karışması kaçınılmaz olan bir ülke durumundaydı ve ağır şekilde Ermeni Diasporasının etkindeydi.
Neden yeni gelen siyasi yapı, eskiden yapılan çalışmaları siliyordu?
Bunun da birçok sebebi ve örneği mevcut, Türkiye siyaseti tarih boyu iki konuya çok dikkat etmiştir, birincisi Din faktörü diğeri ise, kendi fikrine uygun çalışma düzeni fikri, Türkiye siyasi Tarihi boyunca, iktidara gelen her bir siyasi düşünce Dini kullanarak ülkeyi kontrol altında tuta bileceğini düşünmüş ve tüm kamu personelinin de kendi düşüncesinde olmasına dikkat göstermiştir bu da her fikrin ülke genelinde yayılmasına engel olmuş ve her seferinde sıfır dan başlanmıştır.
Azerbaycan’a, gelin ce, Azerbaycan da siyasi varlıklar pek kendini gösteremediğinden bunu sadece ve sadece ülke dahilinde ve ülke dışında görev yapanların, düğer ülkelerin tazyiki altına girmesi en büyük olasılıktır.
Dünya da, çok sayıda devlet bu güçlerini (Diaspora) çok düzgün, planlı, organizeli kullanıyorken, biz bu gücümüzü neden sürekli sekteye uğramasına olanak sağlıyorduk?
Bu sorunun cevabı aynı zamanda tüm konunun ana faktörünü oluşturur. Bu gücün güçlenmesi demek, belki de aslında yürütülmeye çalışılan politikaların sonunu getire bilecektir, yürütülmeye çalışılan yalan ve dolanın sonu olacaktır, bizim gibi ülkelerde organize olmak aslında sisteme karşı olmak anlamı taşıyordur, birilerinin bazı şeyleri başarması, diğerlerinin başarısızlıklarının ortaya çıkmasına sebep olacaktır, Başarı sadece sistemin yapacağı işlerde görülmesi uygundur ve her şeyi sistem iyi düşünmüş inancı daha uygun bir politikadır, sorunsuzdur ve bir yerden idare ediliyordur.
Özgürlük hakkı size verilen kadardır ve siz onunla idare etmeye mecbur bırakılışınız.
Hal bu ki, Diaspora çeşitliliği savunur, entegrasyonu savunur, çok sesliliği savunur ve en önemlisi mücadele azminin adıdır.
Bu ise bizim gibi ülkelerin politikalarında an itibarı ile mevcut değildir.
En önemlisi bu gücümüzü neden bir türlü LOBİ hareketine dönüştüremiyorduk?
Lobi aslında başarıya ulaşmış Diaspora demektir, Diaspora eğer yapacağı hizmeti başarıya ulaştırmışsa, LOBİ ye, geçiş sağlar ve artık temsil ettiği ülkeye veya fikre daha aktif ve başarılı bir katkı sağlar.
Ancak bize an itibarı ile çok uzak, bunu başardığımız dönemler tabi ki olmuştur geçmişte, bunun en önemli örneklerinden biri olarak kendimi bilirim ve belki de Azerbaycan Tarihin de ilktir Türkiye tarihinde ise ilklerden biri olmuştur, bizim görev yaptığımız dönemlerde daha kimsenin ismini bile kullanmadığı LOBİ işi başlatılmış ve başarıya ulaşmıştı ancak yukarda anlattığımız gibi, dış güçlerin kontrolü altında kalan Diplomatik ve kurumsal çevrelerin el birliği ile durdurulmuştur.
Anlayacağınız başarı bizim gibi ülkelerin istediği bir şey değil, sadece size anlatılan yalanlara inanıp her şeyi olur gibi veya yapılmış gibi kabullenmeniz istenir ve hayat böyle devam eder.